Bırakalım da bari tuz kokmasın!

Bir dernekte, vakıfta, dergâhta, yardım kuruluşunda yönetici veya gönüllü olmak, hoca olmak, imam olmak, müftü olmak, başkan olmak, hatip veya hatibe olmak, yazar olmak, İslami kimliği ile tanınan bir siyasetçi olmak hep içinde yaşadığı topluma tuz olmaya yani örnek ve ıslah edici olmaya talip olmak demektir. Bu talep, çok büyük bir nimet olduğu gibi çok büyük de bir vebaldir.

Çünkü bir toplumda İslami çalışma yapanlar da örnek olamazlarsa, sözlerinde durmazlarsa, randevularına dikkat etmezlerse, kendilerini arayanların telefonlarına dönmezlerse, borçlarını ödemezlerse, yalan söylemeyi alışkanlık haline getirirlerse, küfürlü ve müstehcen konuşmaktan çekinmezlerse, gıybet etmeyi bir hayat tarzı haline getirirlerse o toplumda tuz da kokmuş demektir.

Eğer bir toplumda İslami çalışma yapanlar da namazlarına dikkat etmezlerse, toplantı salonlarını, miting alanlarını, konferansları doldurdukları halde camileri boş bırakıp cemaati terk ederlerse, sabah namazlarına kalkmazlarsa, Allah’ın zikrini, istiğfarı ve günlük Kur’an okumayı önemsemezlerse, sünnet hassasiyetlerini kaybederlerse o toplumda tuz da kokmuş demektir. 

Eğer bir toplumda İslami çalışma yapanlar da helal gıda hassasiyetlerini kaybederlerse, evlerine haram katkılı gıda maddeleri ve haram lokma sokarlarsa, yolculukta, tatilde, kaldıkları otellerde, toplantılarda, uçaklarda, yurt dışı seyahatlerinde yediklerine ve içtiklerine dikkat etmezlerse, nereden alışveriş yaptıklarına önem vermezlerse, faize karşı ciddiyetlerini gevşetirlerse o toplumda tuz da kokmuş demektir.

Eğer bir toplumda İslami çalışma yapanlar da kamu malı hassasiyetlerini kaybederlerse, lüks ve israfa düşerlerse, konformist bir dindarlığı benimserlerse, bilmem kaç asgari ücretlinin maaşını bir çantaya, bir ayakkabıya, bir elbiseye, bir yemeğe, bir serpme kahvaltıya, bir tatile harcarlarsa, bu yaptıklarını da elektrik parasını bile ödeyemeyen garibanın gözüne sokarlarsa, gösteriş budalası olurlarsa, elitleşip toplumdan koparlarsa o toplumda tuz da kokmuş demektir.

Eğer bir toplumda İslami çalışma yapanlar da kul hakkı hassasiyetlerini kaybederlerse, görev yaptıkları derneğin, vakfın, dergâhın, yardım kuruluşunun, partinin imkânlarını şahsi çıkarları için kullanırlarsa, kamuya veya ümmete ait arabaları, yakıtı ve imkânları kendileri ve aileleri için kullanırlarsa, derneklerde ve öğrenci yurtlarında yedikleri ve içtikleri hakkında acaba zekât mıdır, sadaka mıdır diye hiç düşünmezlerse o toplumda tuz da kokmuş demektir.

Eğer bir toplumda İslami çalışma yapanlar da temel İslami prensipleri ihlal ederlerse, Müslüman erkekler İslami faaliyetlerde kadın-erkek münasebetlerine dair ölçüleri aşarlarsa, Müslüman kadınlar İslami çalışma, toplantı, faaliyet ve cihat adı altında boy boy resimlerini sosyal medyaya bırakırlarsa, İslami çalışma yapan kadın ve erkekler de ailelerini, evlerini, mahremlerini, özellerini TikTok ve Instagram’a servis ederlerse o toplumda tuz da kokmuş demektir.

Eğer bir toplumda İslami çalışma yapanlar da eşlerine zulmederlerse, birbirlerine karşı saygısızca davranırlarsa, evlerini dizilere ve internete teslim ederlerse, ana-babalarına hürmet etmezlerse, kaynana ve kayınbabalarıyla küs kalırlarsa, akrabalarıyla ilişkilerini keserlerse, çocuklarını İslam’a göre yetiştirmezlerse, Müslüman’ca bir yuva kurma ideallerini kaybederlerse o toplumda tuz da kokmuş demektir.

Eğer bir toplumda İslami çalışma yapanlar da birbirleriyle uğraşılarsa, hocalar tebliği bırakıp birbirine reddiye yaparlarsa, cemaatler daveti bırakıp birbirine düşerlerse, Müslüman bürokratlar birbirinin ayağını kaydırmaya, Müslüman siyasetçiler birbirini rezil etmeye çalışırlarsa, Müslüman gençler trolleşip kendi kardeşlerini linç etmeye heveslenirlerse ortada birlik, beraberlik ve kardeşlik adına hiçbir şey bırakmazlarsa o toplumda tuz da kokmuş demektir.

Eğer bir toplumda İslami çalışma yapanlar da haksızlıklara, adaletsizliklere ve zulümlere sessiz kalırlarsa, yapılan yanlışlar karşısında vardır bir bildikleri derlerse, kendilerinden olanların ahlâksızlıklarını savunurlarsa, dünyevi kazanımlarını, mallarını ve makamlarını kaybetmemek için ahiret kazanımlarını heba ederlerse, bedel ödemekten, riske girmekten, linç edilmekten çekinip de susarlarsa o toplumda tuz da kokmuş demektir.

Eğer bir toplumda İslami çalışma yapanlar da bağlantılarını ve yüksek makamlardaki tanıdıklarını kullanıp torpil yaparlarsa, iltimas geçerlerse, ihaleye fesat karıştırırlarsa, rüşvete göz yumarlarsa, ehliyet ve liyakate değil kendi partilerinden, kendi tarikatlarından, kendi cemaatlerinden olanlara öncelik verirlerse o toplumda tuz da kokmuş demektir.